29 Ağustos 2014 Cuma

Nükleersiz türkiye için kürekle karadeniz(12.13.14. günler)

Nükleersiz.org ve Yeşil Düşünce Derneği (YDD) tarafından başlatılan  bir sivil toplum hareketi gümbür gümbür geliyor Hopa’dan İstanbul’a doğru .  Sandalın içerisinde Hüseyin Ürkmez’den  ayrı “nükleere karşı ses çıkar! “  ,”yaşam bizim ,sağlıklı yaşam hakkımız engellenemez ,Çernobil’in  mağdurlarıyız ! diyen insan toplulukları , kıyıda  nükleer karşıtı bu sivil hareketi canlı canlı kamuoyuna duyurmaya çalışan medya  … Ağır ağır çekiyor Hüseyin kürekleri , mesajı iletiyor bir kıyıdan diğerine . Ne kadar ağır sandal o kadar iyi ,o kadar derinden  gidiyor mesaj.
Hopa’dan ayrıldıktan 12 gün sonra   Bulancak’tan çıkmış oldu Hüseyin;  sabahı,  Kutsi Bey ve arkadaşlarının misafirperverliğiyle karşılamıştı ,teşekkürler Kutsi Bey!  Sandalına bindi , kıyı boyunca çay bahçeleri artık kola fanta bahçesi olmuştu sanki ,Çay yoktu!Kulaklarıma inanamadım . Sonra “Çay” sesi yankılandı zihnimde..”Çay yoktu!” Desenize bizim memlekette ne toprağını işleyene  ne hayvanlarını otlatana ne de yolda biraz demlenmek isteyene vardı “çay” .Buradaki “çay”dan “derelere,akarsulara; bölgeye ev sahipliği yapanların su kaynaklarına atlayıp ”alabildiğine kontrolsüz giden HES projelerine dokunmaya çalıştığımı anlamışsınızdır;  Efsane midir  ülkemizde 10bine yakın HES kurulduğu ve bunun 330’unun Karadeniz bölgesinde bulunduğu ? Ama hala umut var ,bu üç gün içerisinde HES mücadelesini kazanmış Fatsa’ya da uğrayacağız ne de olsa…İzlenen rota  Ordu-Medreseönü-Fatsa .
ordu

Ordu’ya yaklaşırken dostlar aramaya başlamıştı Hüseyin’i karşılamak için ,Gülyalı o gün  ilk kucaklandığı limandı , Ordu’daki  karşılamaya hazırlıktı bi nevi. Sinan Bey evinde çay ikram etti Hüseyin’e , 1-1,5 saat sonra yine küreklerine asıldı Hüseyin .Gülyalı’da yeni bir doğa tahribatı tüm haşmetiyle karşısındaydı . Ordu-Giresun Havaalanı ,Avrupa’nın ve Türkiye’nin deniz üzerine inşa edilen ilk havaalanı . Avrupa’lı  nasıl olmuştu da akıl edememişti denzin üzerine havalimanı yapmayı  ? Yoksa onların doğadan alacakları bir hıncı ya da rantı yok muydu? Çevre etki değerlendirmeleri adil ve yasal  kararlar olarak  düzgün mü alınabiliyordu ? Kararları onaylamayanlar ses çıkartabiliyor muydu? Ordu-Giresun Havaalanı’nın açılışı 29 Ekim 2014 olarak ilan edilmişken hala dinamitlerin patlatılıyor oluşu bana bu inşaatın da  aynı Marmaray inşaatının “hızlandırılmış” formatına dönüşeceğini  düşündürdü. Önceki yazılarımdan hatırlayacağınız üzere bir de Trabzon’daki İkiztepe Havaalanı ’nı vardı  deniz üzerine yapılan . Şimdiye kadar henüz 500km kadar yol gitmişken Hüseyin , iki tane farklı özelliklerde de olsa  denizi doldurularak yapılan havalanı geçmişti . Anlaşılan karadeniz’de uçaktan fırsat bulup  gemilerimiz bile batamayacaktı artık …
Ordu’daki basın açıklamasını da dostlarımız vasıtasıyla sorunsuz gerçekleştirdi Hüseyin , medyanın ilgisi kabarmıştı artık, nükleer karşıtı bir sivil toplum hareketi  tam da Karadeniz’in ortasındaydı .
Ordulu Arkadaşlar kızmasın ama duyduğuma göre bir başka güzelmiş otoyol un arkadan geçtiği  kıyılar Fatsa yolunda  ; Mersin,Aziziye, Çaytepe kıyıları büyülemiş bizim doğa adamı Hüseyin’i . Daha fazla asılmak için küreklere iyileştirme bile yapmış  kürekleri inceltmek suretiyle önce cam zımpara sonra ince zımpara…
Geldik Fatsa’ya , Sevgili Gülizar Hanım ve arkadaşları esirgemedi desteğini ,teşekkürler! Daha yeni kazanmışlardı HES mücadelesini . Kendisine has bitki örtüsü ve su samurları (lutra lutra) ile ünlü Şahsen Deresi ’nin, Bakanlar Kurulu Kararı ile acele kamulaştırma kapsamına alınması köylüleri harekete geçirmiş ,haksız verilen ÇED kararlarına itiraz edilmişti.  Su samurlarına ve barış içinde yaşayan insanlarına hediye olmuştu güzel Bolama Çayı-Şahsen Deresi .Tebrikler Fatsa!  Ne diyelim darısı güzel Sinop’un , Akkuyu’nun  , tüm Türkiye’nin  başına !
Not: “Su samurları, ekolojik dengenin korunması açısından çok önemli çünkü su samurları temiz sularda yaşar ve hastalıklı balıkları yiyerek beslenir. Suda su samuru yaşıyorsa bu durum o suların çok temiz olduğunun da göstergesidir” Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü Raporu.
Hüseyin’i http://share.findmespot.com/shared/faces/viewspots.jsp?glId=0IsTDk7U0PboEv3f5T3TgDG6AE5DXLBZt  takip edebilir ; Projeye  http://www.fonlabeni.com/proje/detay/1763/nukleersiz-turkiye-icin-kurekle-karadeniz üzerinden katkıda bulunarak yerinizden kalkmadan  nükleersiz bir Türkiye için bir kürek de siz atabilirsiniz.
Yeşil Gazete/Pınar Demircan

26 Ağustos 2014 Salı

Nükleersiz Türkiye için kürekle karadeniz 2.haftasında(9.10.11.günler) Giresun’da basın açıklaması

Nükleersiz.org ve Yeşil  Düşünce  Derneği girişimleriyle başlatılan eylem ikinci haftasına girerken  eyleme  gösterilen  ilgi de doğudan batıya doğru  artarak büyüyor. Üç günlük ömrümüzde üç günlük yazılarını yazdığım  Hüseyin en son Akçaabat’taydı Akçaabat’tan çıktıktan sonra sırasıyla Eynesil , Keşap ve Bulancak’ta konaklayan  Hüseyin bu süre zarfında  toplam 135 kmlik yol yaptı . Uygun hava ve deniz koşullarında saatte 5km yaptığını düşününce günde 9 saat gitmesi gerekebiliyor . Ne olursa olsun bu kadar yol gidip biraz motivasyon beklemek hakkı olmaz mı insanın ? Neyse ki Hüseyin’e artık “Niye? “diye soruluyordu .  Niçin kürek çekiyordu  bir adam Hopa’dan istanbul’a . Sorunun ağırlığınca paragraflık cevaplar var sanılır ya …Oysa  Hayır! cevap tek kelime “Nükleer”. Bir kelime de benden gelsin  peşine “tehlike! ” .
Ne demiştik ? Akçaabat’tan çıktı Hüseyin ; Etçil bir insan olmasam da yerelliğe önem verdiğimden köfte yedin mi diye sorduğumu  hatırlıyorum , yemişti tabi ki … Akçaabat’tan  Eynesil’e dalgalar taşıdı yağmur sindirdi , fazla mesafe gidemezdi , Eynesil’de kaldı o akşam .  Peki ya düşündünüz mü hiç radyasyonun olduğunu o denizde o yağmurda , küreklere asılırken soluduğu havada?
Eynesil’den çıkışı yine erken bir sabah  vaktiydi , havanın tersliği yine üstündeydi , bir sonraki durak Giresun’ a 10km mesafedeki Keşap’tı. Keşap bir Türkmen yerleşkesi yaylacılık ,turizm ,balıkçılık yapılıyor lakin, otoban halen daha Hüseyin’i karadan uzak tutan  yegane unsur  ; yolun  Samsun’da bitmediğini  batıya devam ettiğini öğrenince benim de o yolu yola yolasım geliyor  . Artık karar veriyoruz telefondaki sohbetimizde ; kızmasın Karadenizli,  ama bir doğayı sevememezlik hali  olmasa etmezdi  , eyletmezdi onu bu kadar tarumar .  Peki ne zaman düşman olundu doğaya?  Geçen yazıda sorduğum ve yine o yazı içinde cevapladığım sorunun diğer bir cevabı ait olmadığımız yerlerde yaşamamız olabilir miydi? Hırs mı alıyorduk sonradan yerleştiğimiz  topraklardan ? Ya da salt değişim miydi iyinin kötüye, kötünün iyiye gitmesinden başka şans bırakmayan?.
Ben bunları düşünedurayım Hüseyin akıntıyı anlatmaya başladı ; kara tarafından bir akıntının onu Rusya’ya atma ihtimali vardı… Acaba Rus donanması  üzerinden nükleer santrallere daha çok dikkat çekebilir miydik?  . Pek tabi ki kurban etmeyeceğiz Hüseyin’i ; Keşap’ta konakladı o gece.
Giresun açıklarından limana uzanan mesafe  5km kadar ve Hüseyin 11:00 daki basın açıklamasına yetişme yollarında .   Heyyamola! Heyyamola! Heyyamola hey! Meydandaki basın açıklamasına küreklerken İhlas haber ajansı yakaladı , güzeldi basının ilgi göstermeye başlaması . Her gün biri Karadeniz’i kürekle geçiyor değildi ya ! Giresun’da  da güzel bir karşılama olmuştu, günlerdir Hüseyin’in beklediği ödül işte buydu : Biraz duyarlılık biraz ilgi .5
Giresun’daki dostlarımız  Karadeniz’in büyük merkezlerinde okunması planlandığı üzere Giresun’a da uyarlanan basın açıklamasını çoğaltarak basınla paylaşılmasını sağladı . Basın açıklamasının ardından Hüseyin’i Giresun Belediye Başkanvekili Hayati Tökez de makamında  misafir etti ; Başkan Vekili tüm insanlık adına yaşanan ve yaşanacak büyük tehlikeye dikkat çekildiği için projeyi kutladı. Hatta ; ” Gelişme ve kalkınma için enerjiye ihtiyacımız var. Gelişmiş ülkeler beyaz enerji dediğimiz, güneş, rüzgar ve sudan enerji üretiyor. Karadeniz’de yapılan HES ‘ler doğayı adeta öldürüyor. Enerji üretmek için canlıları, doğayı, insan yaşamını tehlikeye atmak kabul edilir bir durum olamaz. Böylesine önemli bir tehlikeyi kamuoyunun gündeme taşımak, uyarıda bulunmak hepimizin görevidir. Sizi gönülden destekliyoruz “dedi .
Belediye Başkan vekilinin bu söylemi aklıma geçenlerde  Japon dostlarımızla Gerze ,Dikmen ve Erfelek Belediye Başkanlarına yaptığımız ziyaretleri getirdi.  Eğer biz o ziyaretleri yapmasaydık ;  Giresun Belediye Başkan vekiline de vesile olmasaydık  bilemezdik  ki belediye başkanlarının yenilenebilir enerjiye dair gerçek düşüncelerini . Hayatımız ve geleceğimiz için sağlıklı yaşam hakkımız için daha çok kapı çalmalı daha talepkar olmalı  sanki …
Hüseyin’i http://share.findmespot.com/shared/faces/viewspots.jsp?glId=0IsTDk7U0PboEv3f5T3TgDG6AE5DXLBZt  takip edebilir ; Projeye  http://www.fonlabeni.com/proje/detay/1763/nukleersiz-turkiye-icin-kurekle-karadeniz üzerinden katkıda bulunarak yerinizden kalkmadan  nükleersiz bir Türkiye için bir kürek de siz atabilirsiniz.
Yeşil Gazete/Pınar Demircan

22 Ağustos 2014 Cuma

Nükleersiz Türkiye için kürekle Karadeniz – 6. 7. ve 8.günler ve Hüseyin Açık Radyo’da!

Nükleersiz org. ve Yeşil Düşünce Derneği’nin girişimleriyle gerçekleştirilen  Nükleersiz Türkiye için Kürekle Karadeniz  Projesi hatırlayacağınız üzere resmi olarak 3 Ağustos’ta Hüseyin’in sandalını Hopa’ya  karayolundan getirmesinin ardından yapılan  basın açıklamasıyla , fiili olarak  ise   14 Ağustos tarihinde sandalını denize indirmesiyle başlamıştı .  Dolayısıyla Hüseyin bugün itibariyle denizde dolu dolu 1 hafta geçirmiş bulunuyor . Önce Yüreğine , sonra  küreğine sağlık Hüseyin!
Ben de son olarak Sürmene ayağını anlattığım günlüklerime sırasıyla Araklı ,Trabzon ve Akçaabat duraklarını ekleyerek devam ediyorum ;
19 Agustos sabahı Sürmene’den çıkıp  denizdeyken başladı yağmur , Trabzon/Araklı’da limana sığındı ; sandalı da su almaya başladığı için  güverteye macun çekmek şart olmuştu . Geceyi geçirmek için neyse ki çadırı vardı .
20 Agustos sabahı tekrar denize çıkıp Yomra’ya geldiğinde Açık Radyo’dan Açık Yeşil Programının yapımcısı Ümit Şahin telefondaydı , kendisini  cep telefonundan programa bağlamak için  saat 10:30’a sözleştiler . İlk telefon geldiğinde uzaktaki limanı gören Hüseyin program başladığında limanın içindeydi .
trabzon balıkçı barınağı 2
Benim de pür dikkat programı dinlediğim üzere  projeden biraz bahsedip  hayalkırıklıklarına geçti , belli ki dokunmuştu Hüseyin’e  insanların duyarsızlığı … Ne zaman  Nükleersiz Türkiye için bu projeyi anlatmaya başlıyorsa insanlar ona soruyordu  “günde ne kadar gidiyorsun” , “bu sandal  kaç para …”. Görünen oydu ki halk sadece bilinçsiz değil, duyarlı da değildi… Genelleme yapmak doğru değilse de Hopa’dan Trabzon’a kadar bir kişinin bile ilgi gösterip tebrik etmemesi başka nasıl anlaşılabilirdi …? Yine de Proje büyüktü ,20 yılda bir çıkıyordu böylesi  son büyük proje 1994 yılında  Timur Danış’ın Nükleere karşı yaptığı 4000km’lik yürüyüştü .Timur Danış İstanbul-Sinop -Mersin/Akkuyu -İstanbul arasını yürümüştü .
Ardından, Ümit Şahin ile Ömer Madra’nın konuğu olmanın dayanılmaz ağırlığı ile ekoloji konularına girildi tabi , mümkün müydü  denizin üstüne döşenen  otobana bu programda değinmeden Trabzon’a geçmek?  Ben bu konuda Karadenizli müteaahitlerin Karadeniz’in “kara”sını anakara olarak anlamasından şüphelenmişimdir hep … ya İkiztepe’de denizin doldurulmasıyla yapılan havalimanına ne dersiniz?  Güzel soru sordu Ümit Şahin  , tehlike arz etmiyor muydu , denize döşenen havalimanı yüzünden  kıyı  kıyı gitmek varken açıktan dolaşmak zorunda kalmak ?  Oysa ki Hüseyin  otobanın gürültüsünden uzak olmak için zaten hep açıktan ilerliyordu…
Sonra biraz kendinden de bahsetti Hüseyin , denizi nasıl sevdiğinden neden yıllardır amatör olarak kürek çektiğinden … Çocukken başlamıştı deniz sevdası , ailesi yaban değildi denize …Oysa insanlar öyle mi ya? Hep korkutulur çocuklar, “ yaramazlık yaparsan seni denize atarım” diye, sonra gelsin “denize düşen yılana sarılır”, “bu iş olmazsa denize atarım kendimi”  söylenmeleri …bunlar genel olarak denizden korkulduğunun kanıtı olabilir miydi?  Acaba çocukluğumuzdan mı başlıyor denizle/doğayla  mücadele ? Denizi doldurup yol yapmanın ,denizi temiz tutma çabası içinde olmamanın, fabrika atığını denize olduğu gibi  boşaltmanın çocukluğumuza uzanan bir endişeyle , can acıtan tembihlerle  ilgisi olabilir miydi acaba? Program biterken  çevre ve ekoloji  uzmanlarımızın , Hüseyin’i  yol boyunca Karadeniz kıyı şeridinde yaşanan kirlenme ve imar yozlaşması için somut bilgi kaynağı olarak gördüğü üzere  önümüzdeki günlerde sık sık  programa bağlayacaklarına şüphem  yoktu.
20 Ağustos günü Yerel basından 1-2 gazeteciyle karşılandı Hüseyin , aslında basın açıklaması yapılacaktı ama haberleşme problemi yaşanmıştı ,sadece fotografları çekildi kayaların önünde . Hava şartları da elvermediğinden tekrar çıkamazdı denize ,dinlenmeye çekildi .
21 Ağustos  günü  Trabzon /Salacak’taydı hava ve deniz koşullarının el verdiği sıklıkta kürek çekerek vardı oraya  , son havadisleri kendisinden aldığımda Trabzon merkezi geçmiş Akçaabat’a girmişti hatta minibüsteydi  ,  gürültüden anlaşamayınca  o indiğinde konuşmaya karar verdik . Akşam bir kamping alanında kalacak ve nihayet, havlusu dahil tüm eşyaları iki gündür su içinde olan sandalının güvertesine macun çekebilecekti , mutluydu .

akcaabat camping2

Hüseyin’i http://share.findmespot.com/shared/faces/viewspots.jsp?glId=0IsTDk7U0PboEv3f5T3TgDG6AE5DXLBZt  takip edebilir ; Projeye  http://www.fonlabeni.com/proje/detay/1763/nukleersiz-turkiye-icin-kurekle-karadeniz üzerinden katkıda bulunarak yerinizden kalkmadan  nükleersiz bir Türkiye için bir kürek de siz atabilirsiniz.
Yeşil Gazete/Pınar Demircan

19 Ağustos 2014 Salı

Nükleersiz Türkiye için kürekle Karadeniz – 3. 4. ve 5. günler

Nükleersiz Türkiye için Kürekle Karadeniz  günlüğünü,  nükleer faciayı yaratan ve yaşatan hükümetlerinin  ülkemize nükleer santral satacağını öğrendikten sonra  bir türlü rahat edemeyen  Japon aktivist, akademisyen ve gazeteci dostların İstanbul ve Sinop  ziyaretlerine iştirak ettiğim için bu sefer de  “üçü bir yerde” haline getirmek durumunda kaldığımı  bilmenizi isterim. Öte yandan Hüseyin’in de son derece motive  bir şekilde hedefe yönelik kürek çektiğini göz önüne alırsanız sandalında geçirdiği saatlerin paralelinde bana yazacak çok bir şey bırakmadığını da kabul edersiniz. Ben yine de son üç günü  kendisinden aldığım bilgilerle olabildiğince renkli anlatmaya çalışayım.
Fındıklı’da Ceylan Ailesi’nin yanında kaldıktan sonra yola, pardon denize koyulan Hüseyin’i 16 Agustos günü  bekleyen büyük sürpriz, Türkiye’de deniz doldurularak yapılan ikinci havalimanıydı. Trabzon’a 110km, Rize’ye 33 km  mesafede  kurulacak olan İkiztepe Havalimanı’nın halihazırda küçücük balıkçı limanını, Pazar’daki Kız Kalesi ile turistik nitelikler taşıyan deniz  sahasının 10 km  doldurulacak olması bölge halkını memnun ediyordu, öyle ki havaalanının Artvin sınırı içinde mi Rize sınırı içinde mi olacağı havaalanını paylaşamama kaynaklı  tartışma bile yaratmıştı. Oysa bu havaalanı inşaatı insanların kalkınma vaatleriyle  doğayı nasıl arkadan bıçakladığının kanıtıydı. Para karşısında bırakın akan suyu,  deniz olsa durmazdı…
Pazar’da Hüseyin’i evinde ağırlayan Kemal Bey’e teşekkürler!
Hüseyin Sürmene'de
Hüseyin Sürmene’de
17 Ağustos sabahı her zamanki gibi sabah 5’te denize çıkan Hüseyin’i  bu sefer kapitalizmin bir başka yüzü bekliyordu. İmtiyazlar… Karadeniz’i  kıyı boyunca ehlileştirmeye çalışan otoban nasıl olduysa  bir noktada kıyının arkasından geçirilmişti .Sebep bir zamanlar Marmaris’te denizi, işgal ettiği ve rahatsızlık verdiği  için şikayet edilen ünlü armatör Kalkavanlar’ın varlığı olmasındı?
Sebebi ne olursa olsun otobanın arkadan geçirilmesine sevinmeden duramadım. Karadeniz kıyı şeridi boyunca kıvrılarak yılan gibi denize tıslayan otobana  dair anlattıkları  denizin kendisinden çalınanı geri kazanacağını açık ve net söyleyen “Son Kumsal” belgeselini  aklıma getirdi. Oysa doğa adamı Hüseyin’in deyimiyle kum ne güzeldir, temizler denizi, lakin inşaatçılar onu da kıskanır beton kaya ne varsa  dayar sırtına doğanın… Bir of!  çekerek Of’ta  konakladı Hüseyin.
18 Agustos: Ne güzeldir dayanışma! Hüseyin’in geleceğini Sinop’taki dostumuz Sami Koç’tan duymuş olan Sürmeneliler sabah 10:00’da Hüseyin’i karşıladı. Sabah 5’te denizde olmak için çoğunlukla davetleri bile reddetmek durumunda kalıp sandalında konaklayan Hüseyin’in bu şekilde Sürmene’ye  erkenden varması  hiç şüphesiz Karadeniz insanıyla kaynaşmasını da sağladı.
Hüseyin Ürkmez  Nükleersiz Türkiye için 5 gündür denizde; saatte ortalama 5 km giderek  göze aldığı yolculuğun %10’u bile henüz bitmiş değil… 1500km dile kolay… “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenleri” dediği gibi Şairin, çek Hüseyin çek kürekleri ağır ağır!  Çernobil’in etkilerinin 10 yıllar sonra ortaya çıkardığı kanser vakalarıyla dolu hastanelerdeki mağdurlar için çek! Nükleer santral sevdasına karşı çek! sömürüye karşı çek! akıntıya karşı çek!
Hüseyin’i buradan takip edebilir, projeye fonlabeni  üzerinden katkıda bulunabilir,yerinizden kalkmadan  nükleersiz bir Türkiye için bir kürek de siz atabilirsiniz.
(Yeşil Gazete)

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Nükleersiz Türkiye için kürekle Karadeniz – 1. ve 2. gün

13 Ağustos günü, yani  Cumhurbaskanlığı  seçiminden iki gün sonra yola çıkarak  Trabzon’a uçan ve yorgun argın Hopa’ya ulaşan Hüseyin’i Hopalılar karşıladı. Sandalının yanına vardığında Hopalı çocuklar için kendi yokluğunda bir cazibe merkezi olduğunu anlaması güç olmayacaktı. Hopa’ya dönmüş olduğu günü önündeki uzun seyahat için enerji toplamak için değerlendiren Hüseyin, böylece 14 Ağustos sabahı fotoğrafta gördüğünüz haliyle sandalını tertip ederek yola koyulabildi. Sabah 10:00’da küreklere asılmak suretiyle  akşam 20:00’ye kadar Hopa-Fındıklı mesafesini gidip  toplam 20 mil yapan Hüseyin’in söylediğine göre  sahili insanların yüzmesine elverişli deniz çarşaf  gibi  önünde uzanıyordu. Akşam  20:00’de  konaklamak üzere sandalını Fındıklı sahiline çektiğinde ise acı bir manzarayla karşılaştı. Dereden gelen paslı bir teneke ufak bir çocuğun ayağının ciddi olarak kesilmesine yol açmıştı. Telefonda konuşurken dahi üzüntüsünü anlamam güç olmadı onun deyimiyle “caart”diye gitmişti çocukcağızın ayağı…
Akşama güleryüzlü insanların evinde konaklayacaktı, mısırdan ve balıktan zengin bir sofra onu bekliyordu.  Ceylan Ailesi’ne, nükleer santrallerin  insan sağlığına ve çevreye vereceği zarara dikkat çekmek üzere Karadenizi boylu boyunca kürekleyerek geçme projesine sunduğu katkıdan dolayı yürekten teşekkür ederiz.
Sandalla kucaklaşma
Sandalla kucaklaşma

Hüseyin’i bu linkten takip edebilir , benim gibi gece 02 :00’de de kürek çektiğine şaşırarak şahit olabilirsiniz. Kıyısında kurulacak bir nükleer santralin bir kaza olmasa dahi Karadeniz ve çevresine, özellikle  bölgede insan sağlığına  vereceği zararı Çernobil’i anarak bir kez daha düşünme zamanı… Hüseyin’in küreğinin denizi usulca yalamasına benzemez radyasyon, yutuverir  şimdiyi ve gelecek zamanı alacasına karanlığında.
Projeye fonlabeni üzerinden katkıda bulunabilir, yerinizden kalkmadan nükleersiz bir Türkiye için bir kürek de siz atabilirsiniz..
http:// Sharefindmespot.com
http:// Sharefindmespot.com
(Yeşil Gazete)

[COP 28] Nükleer enerjinin COP kararına girmesinin arka planı

  Küresel ısınmanın önlenmesi için ilki 1995 yılında gerçekleştirilen  COP  toplantılarının 28’incisine fosil yakıtlardan çıkışa dair somut ...