19 Ekim 2019 Cumartesi

Akkuyu NGS, şimdiden sorun yaratıyor

Mersin şehir merkezinden 160 kilometre uzaklıkta zeytin, nar, limon bahçeleri içinde, dere etrafında U çizerek yürünebilen şirin küçük güzel bir köy Büyükeceli.  Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nin (NGS) hükümetlerarası anlaşmayla kurulması için imzaların atıldığı 2010 yılından bugüne nüfusun üçte ikisi başka ilçe ve şehirlere göç etmiş. Ancak Akkuyu NGS’nin birinci reaktörünün inşaatına başlanmasını takiben, anlaşılan taşeron şirketlerin işçilerini getirmesiyle özellikle son dört aydır köyün nüfusu dört katına çıkmış bulunuyor.

Büyükeceli aşağı kamp alanı
Santralin inşaatında çalışanlar prefabrik yapı içinde 5-8 kişilik odalarda diğer bir deyişle koğuşlarda kalırken, Rus personel Erdemli ve Silifke‘de tutulan evlerde barınıyor ve her gün geliş gidişleri 60 servis aracıyla sağlanıyor.Trafiği ve gürültüsü servis araçları, sevkiyat tırları ve hafriyat kamyonlarıyla bol olan Büyükeceli’de, köyün girişindeki ağacın altında bir yandan çayımızı yudumlayıp gürültü ve toz duman arasında konuşmaya çalışırken, bir yandan da neredeyse beş dakikada bir duran otobüsten inenleri izliyoruz. İşte biri daha geldi ve elinde bavuluyla Akkuyu NGS inşaatında çalışan işçilere katıldı.


Türkiye hükümeti tarafından dört defa tekrarlanan acele kamulaştırmalara ek olarak en son 2015 yılında Gülnar‘da meydana gelen ve 250 hektarlık alanın küle dönmesine yol açan yangındaki tahliyelerin neticesinde bugün Büyükeceli Köyü’nün nüfusu 1141 kişiden ibaret. Buna rağmen kahve yine köyün erkekleriyle dolu. Zira, farklı farklı şehirlerden çalışmaya gelen işçi nüfusunun yalnızca 100’ü bu köyden. Bu durum, Akkuyu NGS’nin iş ve aş vaatlerine inanlar açısından hayal kırıklığı yaratmış.
Köylüler, bir yandan da dışarıdan gelen yoğun nüfusun  kendine has “kültürü”ile tanışıyor. Nüfus yapısındaki değişim köydeki yaşamı da değiştirip dönüştürüyor. Akkuyu NGS’de çalışanların günden güne artan sayısı ve altyapısal sorunlar, çimento iş makineleri ve hafriyat kamyonları nedeniyle gürültü ve kirlilikten muzdarip köylüler gittikçe yaşanmaz bir hal alan Büyükeceli Köyü için bir hayli endişeli.

Oturduğumuz yerin yanıbaşında tırlar
Kanalizasyon altyapı sistemi yok, atıklar dereye bırakılıyor!
Köyde kirlilik konusu hastalıklara yol açabilecek kadar önemli. Köylüler köyün içinden geçen dereden gelen lağım kokusundan bezmiş, isyan ediyor. Santral inşaatında çalışan işçiler iki alanda inşa edilen prefabrik kamplarda barınıyor. Bunlar biri deniz kıyısında diğeri ise yolun diğer tarafında kalan köyün içinden geçilerek çıkılan tepede kurulu. Her ikisi de köyün içinden akarak yolun altından denize kavuşan Çağlayık deresine paralel kurulan kamplar olması nedeniyle kanalizasyon alt yapı sistemi olarak bu derenin  kullanıldığı ve ordan da foseptiğin Akdeniz’e bırakıldığı anlaşılıyor. Yani Akkuyu NGS daha kurulmadan Akdeniz’i kirletiyor!

Çağlayık deresi
Musluk suyundan ayrı bağ bahçe sulamak için kullandığı dere suyundan vazgeçmek zorunda kalan yöre halkı lağım kokusundan bezmiş ve kirliliğin hastalıklara yol açacak olmasından da endişeli. Köylüler sorunu Gülnar belediyesine taşıdığında ise atığın temiz olduğu, insan sağlığı açısından her hangi bir sorun teşkil etmeyeceği cevabını almışlar. Özellikle de köyün kadınlarını bezdiren diğer bir konu da Akkuyu NGS alanında patlatılan dinamitlerle, milyonlarca ton hafriyatın tozu dumanının 2 kilometre ötedeki köyün üzerine yağması. “Çamaşırlarınızı dışarı asamaz olduk” diyorlar.



"Erdoğan’ın Atom Santrali"nde çalışmak
Köydeki tek sorun kirlilik de değil. Santralde çalışan ve kamplarda barınan işçiler için köy, hem tepedeki kampa ulaşmak amacıyla geçilen yol hem de yegane sosyalleşme imkanı sunuyor. 2023 yılında ilk reaktörün, bir yıl arayla da diğer reaktörlerin devreye girmesi hedeflendiği için iki vardiya halinde yürütülen inşaat süreci boyunca tüm gidiş ve dönüşlerde yüzlerce kişi Büyükeceli’den geçiyor. Akşamları alkol alan işçilerin taşkınlıklarının da arttığını, köyün içinden geçerken çıkardıkları gürültüye ek olarak uygunsuz davranışlarla etrafı rahatsız ettiklerini anlatıyor köylüler. Nükleer santralin çağrıştırdığı atom bombası ve güç ilişkisi kokan söylemlerine bakılacak olursa, “Erdoğan’ın Atom Santrali” onlara sahip olamadıkları bir çok şeyi veriyor belli.
Köydeki kadınlara taciz
Santral işçilerinin kendilerinde vehmettikleri bu “güç ve iktidar alanı” en çok köyün kadınlarını olumsuz etkiliyor. Bu hal, yıllar içinde Akkuyu NGS nedeniyle artan göçlere bağlı olarak daha çok yaşlı nüfusun kaldığı köyde, kadınlara yönelik çok sayıda taciz vakasının yaşanmasının da tetikleyicisi. Kendileri atom santralinde çalışırken etraftaki insanların yaşamını ufak birer teferruattan ibaret gördüklerini anlatıyor köylüler. Halı yıkayan kadınları fütursuzca izlemek, köylünün evinin damında içki içmek, hatta sıcaktan bunalıp kendi evinin damında yatan kadının arkasına yatmak gibi olaylar yaşanmış anlatılanlara bakılırsa. Doğma büyüme Büyükeceli’li  88 yaşındaki Ahmet Amca karısını bakkala dahi göndermek istemediğini söylerken karısı da onaylayarak dertli dertli başını sallıyor;  arkadaşlarıyla köyde eskisi gibi yürüyüş dahi yapamadıklarını, işçilerin tacizlerinden bıktıkları için artık eve kapandıklarını anlatıyor.

Ahmet Amca’nın güzel bir köy evi ve geçimlik yetiştirdiği nar, limon, elma ağaçlarıyla sebze ektiği bir bahçesi var. İşçilerin “göz hakkı”diyerek bahçeleri talan etmesinden musdarip olan Ahmet Amca geçimini sağladığı bahçesini de koruyamadığı için evini satabilirse dört kızının taşındığı Bodrum’a yerleşmek istiyor. Büyükeceli’den bir mesajı olup olmadığını sorduğumda bana son sözleri “Biz talim ettik. Bu fakir halk düştü, düşenin dostu olmaz çocuğum”oluyor…
Hırsızlık vakaları
Köyde yaşanan bir diğer sorun ise hırsızlık vakaları. 6 yıldır Büyükeceli Muhtarı olarak görev yapan Serdar Sarı tacizlere ek olarak ortaya çıkan hırsızlıklar nedeniyle güvende hissetmediklerini anlatıyor. Daha önce kapılarını kilitleme ihtiyacı bile duymazken son dört aydır huzurlarının kaçtığını, iki cep telefonu çalınması nedeniyle temkinli yaşamak zorunda kalmaktan bunaldıklarını da ekliyor. Köyde olur olmaz her yere giren işçilerin camide yatıp kalkmaları Büyükeceli Camii imamının dahi tepkisini çekmiş. Köydeki nüfusun böyle ani ve sorunlu şekilde artmasından rahatsız olmayan bilakis mutluluk duyan yegane yerler ise köyün girişinde ve yolun karşı tarafındaki bakkal dükkanları, zira içki ve sigara satışı her geçen gün artıyor.

4000 çift “göz hakkı”!

Roinworld değil sanki Ruinworld!
Kuşkusuz bu yaşananlar; işçilerin kişilik ve kimliklerinden çok barındıkları kamplardaki altyapı hizmetlerinin insanca yaşam koşulu sunmaktan uzak oluşuyla, dahası onların psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayamamasıyla ilgili. Prefabrik kamp yerleşkesini kuran ve işletme hakkına sahip olduğu anlaşılan Roinworld şirketi, kamptakilerin insan olduğundan bihaber göründüğü için adı türkçe dünyayı “mahvetmek” anlamına gelecek şekilde ruinworld olarak değiştirilse yeri. İspanya, Rusya, Bangladeş ve Türkiye’deki projelere barınma desteği sağladığından bahsedilen şirketin, her nasılsa tüm destek projeleri yalnızca Rosatom tarafından kurulan nükleer santrallerle ilgili. Üstelik web sitesinde istihdam şıkkı tıklanınca sayfa otomatikman İngilizceden Rusça sayfaya geçiyor. İngilizce butonuna basarak daha fazla bilgi almaya çalışırken hata/error”veren web sitesinde, Türkçe bilgi yok denecek kadar az.
Web sitesinde yazdığına göre İspanyol menşeili olan ve 2007 yılında kurularak 
Küreselleşme maskesiyle İspanyol taklidi yapan ve işçilerde toplumsal ve psikolojik sorunlara yol açan şirketin yine bir Rosatom iştirakı olduğu açık. Çalışanların Rusya’da votkaya sığındığı gibi Türkiye’de de alkole sığınmasını beklediği de. Ancak gerek Rosatom gerekse Rosatom’a faaliyet alanı açan hükümete hatırlatmak isteriz ki Rusya’nın tundralarından farklı olarak maki bitki örtüsünün hakim olduğu, yaz aylarında ortalama 25-30, kış aylarında 20 derecelere varan sıcaklığıyla Büyükeceli işçileri delirtebilir. Yerelin iklimsel ve kültürel özellikleri gözardı edilirse dünyanın ilk alkol çarpması kaynaklı reaktör kazası Türkiye’de yaşanabilir.





Sinop Abalı köylülerine ders
Büyükeceli’de yaşananlar Türkiye ve dünyaya olağanüstü güvenlik gerektiren nükleer santrallerde işçilerin askeri düzen ortamında, yaşamlarının askıya alınmasına izin vererek nasıl çalıştırıldıklarını göstermesi açısından önemlidir. Japonya’nın nükleer santral projesinden vazgeçmesiyle Rosatom’un Sinop projesiyle de ilgilenebileceğine işaret eden haberler bağlamında İnceburun Mevkiindeki Akliman’a bağlı Abalı Köyü yakınına kurulmak istenen nükleer santralde çalışmayı hayal edenlere örnek olması ümit edilebilir.
Köylüler kendilerine verilen iş ve aş vaatlerinin tutulmayacağını şimdiden görebilmeli ve köylerine, toprağına, havasına, suyuna sahip çıkmalı; nükleer beladan uzak durulması için uğraşan nükleer karşıtlarıyla dayanışma göstermelidir.


Kuşkusuz Büyükeceli’de yaşananları salt Sinop’a ve diğer potansiyel projelere örnek olması için anlatmadım . Türkiye genelinde Akkuyu NGS projesinin daha fazla ilerlememesi için ulusal ve uluslararası düzeyde birlik oluşturarak geleceği geri dönüşü olmayan şekilde karartma ihtimalinin önüne geçilmelidir. Zira aylar önce haberini aldığımız Akkuyu’daki çatlak sandığımızdan çok daha derin olmasa kurulmadan tehlike saçıyor olmazdı.


                                                               Büyükeceli’nin ölmez ağacı nam-ı diğer “zeytin”




(Yeşil Gazete)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

[COP 28] Nükleer enerjinin COP kararına girmesinin arka planı

  Küresel ısınmanın önlenmesi için ilki 1995 yılında gerçekleştirilen  COP  toplantılarının 28’incisine fosil yakıtlardan çıkışa dair somut ...