29 Eylül 2014 Pazartesi

[Özel Haber] Çernobil çocukları belgeseli hazırlayan ekip ile İstanbul’da buluştuk

Makedonya’nın Tetova Universitesi Sanat Bölümü Akademisyenlerinden olan sanat yönetmeni  Dr Senad Abduli ve  arkadaşları Makedonca’dan Türkçe çeviriler için Amir ve Kameraman Robert ile birlikte Çernobil Nükleer Santral kazası sonrasında bölgeye yayılan radyasyon nedeniyle engelli doğan çocukların günümüzde neler yaşadığına dair bir belgesel çekimi ile ilgili araştırma yapmak üzere geçen hafta İstanbul’a  geldi. Yeşil Gazete olarak biz de bu kapsamda kendileri ile konuşma imkanı bulduk.
Nükleer reaktör kazası sonrası engelli doğumlar hakkında bilgi toplamak ve kaza sonrası radyoaktif kirliliğin ülkemizin de dahil olduğu coğrafyada yarattığı etkileri öğrenmek amacıyla çekilecek belgesel Türkiye dışında Makedonya, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Moldovya, Kosova ve Arnavutluk’u da kapsıyor. Makedonya’dan  yola çıkan bu farkındalık projesini haber aldığımız gibi biz de Yeşil Gazete olarak çekimlerin yapıldığı mekanda kendilerini  ziyaret ederek  hem Çernobil sonrası Türkiye’deki nükleer karşıtı farkındalık düzeyinden, hali hazırda devam eden  #NükleersizTürkiyeiçinKürekleKaradeniz projesinden  bahsederek çalışmalarına biraz katkı sunduk hem de Türkçe tercümanlığı yapan Amir aracılığıyla kendileriyle  sohbet edip “mesele”lerini sizlere  aktarma fırsatı bulduk .
Sağdan sola Robert(kameraman),Dr Senad, Funda Alatas (Türkiye'den arkadaşları),Amir(Makedonya'dan Türkçe çevirilerde yardımcı olan   arkadaşları)   Çekim sonrası Kadıköy / Bahariye Yeşil Ev'de kahve molası
Sağdan sola Robert(kameraman),Dr Senad, Funda Alatas (Türkiye’den arkadaşları),Amir(Makedonya’dan Türkçe çevirilerde yardımcı olan arkadaşları) Çekim sonrası Kadıköy / Bahariye Oza Jazz’da (Eski Yeşil Ev) kahve molası
Neden Ben?
“26 Nisan 1986’da yaşanan Çernobil Felaketinin üstünden 28 yıl geçti” diye başlıyor söze Dr Senad . Radyoaktif kirliliğin yüzyıllarca etkisini sürdüreceğini  gözönüne alırsanız  bu süre hiç uzun değil .  Öte yandan  anne karnında  radyasyonla tanışmış, bu tanışıklığın bedelini bedensel, görsel veya  zihinsel  engellilikle ödemek zorunda kalmış  insanların hayatlarını düşündüğümüzde bu süre  bir ömür demek… çekilen acı da o ömre denk.
Ne günahı  vardır çocuğunu en iyi şartlarda doğurmak isteyen annenin ve  dünyaya gelmek için tüm rakiplerini geride bırakıp cenin olmayı başaran çocuğun?  “Radyasyon millet, sınır, din, ırk, cinsiyet, şahıs, yaş tanımaz ,ayırım yapmaz kimse hakkında …” diyerek devam ediyor Dr Senad sözlerine.  Kendisi Makedonya’da toplam 48 vaka olduğunu, kendisinin sadece iki vakaya tanık olduğunu anlatıyor, vakalardan kastettiği radyoaktivite kaynaklı olarak doğuştan engellilik hali; radyoaktif kirliliğe bağlı hastalıkların bir ötekileştirme ,ayrımcılık gözetmediğini anlatmak için çocuklardan birinin Hristiyan diğerinin Müslüman olduğunun altını çiziyor. Çocuklardan biri Dr senad’ın yakın arkadaşının oğlu Naim, dediğine göre çok akıllı ,öğretim hayatını başarıyla tamamlayan bir çocuk O. Bu şekilde Dr Senad  ”neden ben?” sloganıyla yola çıktıklarını açıklamış da oluyor.  İlerde belgesele farklı bir isim verirler mi bilmiyoruz neticede bu bir süreç,  bir yolculuk ve  çekimlerin 1,5-2 yıla uzanan bir zaman diliminde tamamlanması öngörüldüğü üzere belgeselin ismi de dinleyecekleri hikayelere göre şekillenebilir  . Yine de şimdilik önemli olan bu sloganla  radyoaktivite mağduru çocuklar adına  “Neden ben?” sorusunu sormaları . Bu soru mağduriyet gerçeğine karşı duyulan isyanın hareket noktasına  işaret ediyor.
Resmi raporlardan değil halktan alınan bilgi
Dr Senad,   Naim’e baktıkça   dünyada kaç çocuğun daha benzer bir akıbeti yaşadığını, komşu ülkelerde insanların radyoaktif kirlilikten nasıl etkilendiğini  merak eder olmuş  ve bu belgeseli çekme fikrini  kameraman  Robert  ile Turkçe bilen  Arkadaşı Amir’e açmış. Dr Senad’dan öğrendiğimize göre belgesel   resmi raporlardan çok halkın içinden yükselen sese odaklanacak . “belirlediğimiz ülkelerde bilirkişilerle görüşerek genel bilgi toplayarak ilerleyeceğiz, amacımız çeşitli  kesitler almak. Bunu yaparken raporlara dayalı niceliksel bir yöntem değil kesinlikle derinlemesine görüşmelere dayanan  niteliksel  yöntem kullanacağız” diyor.
İster istemez  Çernobil kazasının etkilerine dair verileri toplamanın  geçmişe yönelik bilgi toplamak anlamına geleceği için önümüzdeki sürece  nasıl bir katkı yapacaklarını soruyorum . O vakit “ Biz dünyada genel olarak tüm nükleer santrallere karşıyız , bu belgesel  kanalıyla öğrendiklerimiz  dünyadaki nükleer karşıtı farkındalığı arttırmaya ,güçlendirmeye yarayacaktır “diyor.  Yine de böyle bir belgesel in çekimlerinin  Çernobil’in ençok etkilediği Karadeniz’de yapılması  gerekir diye düşündüğüm için Karadeniz’e gitmeleri gerektiğini ifade ediyorum . Dr Senad aslında çok istekli bölgeye gitmek için ancak,  projenin ne kadar süreceğini bilmediklerinden şimdilik ihtiyaç duydukları bilgileri istanbul’da bilirkişilerden aldıklarını iddia ediyor. Zaten İstanbul’da Nükleer karşıtı Platform üyeleriyle görüşmeler yaptıklarını bildiğimiz üzere içimiz rahat . Yine de  belgesel çekimleri bittikten sonra filmi Karadeniz’de gösterecek olurlarsa, belgeselin ikinci kısmını yapmayı ihmal etmeyeceklerini ekliyor.
(Yeşil Gazete)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

[COP 28] Nükleer enerjinin COP kararına girmesinin arka planı

  Küresel ısınmanın önlenmesi için ilki 1995 yılında gerçekleştirilen  COP  toplantılarının 28’incisine fosil yakıtlardan çıkışa dair somut ...