Nükleer santraller, on yıllardır iktidarlar tarafından üzerine yatırım yapılan, bünyesinde en ileri teknolojilere yer verilse de enerji üretiminin işleyiş mantığı termik santrallerden hiç de farklı olmayan, kömür yerine uranyum ham maddesini kullanan tesislerdir. Bu maddenin kullanılmasıyla ortaya çıkan radyasyonun düşük dozunun bile canlılarda kansere ve başka hastalıklara yol açabileceği, “hibakuşalar” yaratacağı canlı yaşamının evi olan doğal ortamın ise radyoaktif kirliliğe uğradığı biliniyor. Bu konuda Dünya genelindeki farkındalık, 31 yıl sonra bugün etkileri hala devam eden Çernobil Nükleer Felaketi’nin başlamasıyla yükselmişken Çernobil’den 25 yıl sonra meydana gelen Fukuşima Nükleer Felaketi ile hem hafızamız canlanıyor hem de teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin iktidarların ne kadar çaresiz kalabildiğini görüyoruz. [1] Altı yıldır Fukuşima’dan aldığımız haberlerden anlıyoruz ki radyoaktif temizlik pek öyle kolay ve sorunsuz çözülebilecek bir şey değil! Bu gerçeği inkar eden Japon Hükümeti ise bir kabustan uyanmak istercesine 2020 Tokyo Olimpiyatları öncesinde Fukuşima’da olup bitenleri normalleştirmek ve Japonya’nın ambalajını mümkün olduğunca parlatmak çabasında.
Tokyo Olimpiyatları’nda top oyunu maçları Fukuşima’da yapılacak!
Hatta bu nedenle Tokyo Olimpiyat oyunlarından beyzbol gibi top oyunu maçlarının Fukuşima’da yapılmasına karar verildi. Zira Olimpiyat Komitesi Başkanının bu sene Mart ayında gerçekleştirilen bir basın toplantısında “Olimpiyat oyunlarını 2011 tsunaminin yaşandığı Fukuşima’ya getirmek yaraların sarılması için büyük bir fırsat”şeklinde yaptığı değerlendirme 2020 Tokyo Olimpiyatları’nın nükleer felaketin badirelerini çekmekten sıkılmış bir Japonya’nın varlığına ve onun zor günleri bir an önce unutma arzusuna işaret ediyor. [2]
Peki Japonya 2020’ye kadar radyoaktif atıklarından kurtulmayı nasıl başaracak?
Aslında başaramayacak, sadece kirliliği halının altına süpürecek! Zira beş yıldır Fukuşima Bölgesinden toplanan radyoaktif katı atıkları atık yakma merkezlerinde imha etmek suretiyle “görünürdeki yığın”dan kurtulma çalışmaları yürütüyor! Peki ya yanıp atmosfere karışan radyoaktivite ne olacak?
Ekolojik yıkım büyük!
Bir temizlik yapmaya başlamanın ilk adımı kirliliğin miktarını anlamak olduğu üzere dilerseniz önce tam erimenin yaşandığı reaktörlerdeki duruma bakalım:
Hatırlayacağınız gibi en son Fukuşima Nükleer Santrali’nin işletmecisi Tokyo Elektrik şirketi (TEPCO) da 1&2 no’lu reaktörlerde tam erime olduğunu tespit etmiş olarak 3 no’lu reaktörüniçinde ise ne kadar nükleer yakıt kaldığını tespit etmeye çalışıyordu. Bu nedenle reaktörün emniyet kazanına Küçük Güneş Balığı adıyla tanıdığımız bir robot gönderildi. Nihayet 29 Temmuz 2017’de TEPCO açıkladı ki, 3 no’lu reaktörde çok az miktarda uranyum yakıtı kalmıştı. [3]
Okyanus zehirleniyor…
Ekolojik felaketin temel nedenlerinden sayılabilecek reaktörlerdeki tam erime vakasından ayrı bir de 6 reaktörlüDai ichi Nükleer Santralindeki reaktörleri soğutmak üzere kullanılan soğutma suyunun depolama su tanklarında biriktirilmesi sözkonusu.
Bir önceki yazımızda detaylarıyla aktadığımız gibi biriktirilen radyoaktif suyun miktarının 800 bin Ton’a ulaşması, yer kalmadığı için işlemden geçirilerek belli aralıklarla denize boşaltılması bir dertken ilaveten depolama tanklarında biriktirilen bu radyoaktif suyun her gün 300 Ton’u denize sızıyor.
Deprem ülkesine kalıcı(!) radyoaktif atık depolama alanı…
Dünyada nükleer ve yüksek radyoaktif atıkların bertaraf edilmesindeki güçlükler nedeniyle için “tuvaletsiz ev” teşbihinin çok uygun olduğu nükleer santraller için stabil arazi yapısına sahip, deprem riski olmayan ve fay hatlarıyla alakası bulunmayan coğrafyalarda yerin altında kalıcı atık depolama alanı kurulması sözkonusu. Nitekim bugün Dünyada bu kriterlere yakın, depremle bir tanışıklığı bulunmayan Finlandiya ve İsveç’te yerin altında kalıcı atık depolama alanı kurma çalışmaları yürütülüyor. Finlandiya’da yapımı süren Onkalo Kalıcı Atık Deposu’yla ilgili önceki bir yazımıza şuradan ulaşabilirsiniz.
Bununla beraber 29 Temmuz 2017 tarihinde Japonya’nın Ekonomi ve Sanayi Bakanlığı,Fukuşima bölgesinden toplanan radyoaktif atıkların Japonya içinde depolanması amacıyla bilimsel bir haritalama çalışması yapılmış olduğunu duyurdu. Harita üzerinde volkanik bölgelere ya da fay hatlarına 15 Kilometre mesafede olan yerler turuncu, yerin altında petrol ya da doğal gaz bulunan, gelecekte çıkartılması istenebilecek madenlerin bulunduğu yerler gümüş renkte, gömülmesi uygun olabilecek potansiyel yerler yeşil ve deniz kıyısından 20 Kilometre içerde olan sevkiyata da uygun yerler koyu yeşil ile gösterilmiş bulunuyor.
Bu çalışma, radyoaktif atıkların nerelerde yerin altına gömülerek nihai olarak depolanacağını gösteriyor. Buna göre 300 Metre derinliktekurulacak kalıcı depo alanları 100 yıl kullanılacak ve depo 100 bin yıl kapalı tutulacak. Deprem riskinin veya fay hatlarının bulunmaması denizden sevkiyatın mümkün olması gibi kriterler yer tayininde belirleyici olmuşsa da bir deprem ülkesi olan Japonya’da 100 bin yıl bu atıkların emniyetli şekilde yerin altında korunmasının mümkün olmayacağını savunan yurttaşlar haritayı deli saçması olarak değerlendiriyor. [4]
Ek olarak, Japonya genelinde ciddi tartışma yaratan bir diğer konu ise atık yakma tesisleri. Çünkü Fukuşima Nükleer Felaketi başlamadan önce var olan tesislerde diğer bir deyişle radyoaktif olmayan atıkların yakıldığı tesislerde gerçekleştirilen radyoaktif atık yakma operasyonları ekolojik kaygılara neden oluyor. Ekonomi ve sanayi Bakanlığı tarafından hazırlanan haritası üzerinde sonradan uzmanlar tarafından yapılan bir çalışmayla + ile işaretlenen noktalar ülke genelindeki katı atık yakma tesislerini gösteriyor. Bu konudaki ilk yazımıza şuradan ulaşabilirsiniz.
Radyoaktif atıklar yakılarak atmosfere karışıyor!
Bugün Japonya’nın 47 eyaletin 30’unda toplam 100 ayrı tesiste radyoaktif atıkların bertarafı işlemleri gerçekleştiriliyor. Ancak bu tesisler radyoaktif olmayan katı atık yakımında kullanılmış olan Fukuşima felaketinden sonra ilk defa radyoaktif atıkların da yakıldığı yerler. Bu sorunun diğer bir boyutunu ise bu tesislerde çalışanların özellikle yakma operasyonlarında yüksek radyasyona maruz kalması oluşturuyor kaldı ki bu tesislerin bulunduğu yerlerde yaşayan halk da tehdit altında. Diğer taraftan Hükümet yetkilileri ile atık yakma işlemlerine kendi yerel yönetimlerinin sınırları dahilinde izin veren yerel yöneticiler hiçbir sorun olmadığı, atık bertarafı işlemlerinin yapıldığı tesislerde filtre kullanıldığı ve filtrenin salınan radyoaktivitenin %99’unu tuttuğu iddiasında bulunurken, filtrelerin üreticileri filtrelerin tutuculuğuna dair bir güvence veremiyor. Radyoaktif emisyonları ölçmek için yapılan testler yapan uzmanlar bu işlemleri “eksik, dar kapsamlı ve şeffaflıktan uzak” şeklinde değerlendiriliyor.
2020 Olimpiyatları’na kadar agresif hedef: “radyoaktivite tez bite!”
Radyoaktif atıkların normal tesislerde yakılmasına ilaveten bir başka sorun da radyoaktif atıkların yakıldığı tesislerde oldukça agresif bir operasyon hedefi konmuş olması, öyle ki olimpiyat oyunlarının Tokyo’da yapılacağı 2020 yılının başında tüm radyoaktif katı atık yakımının tamamlanması planlanmış durumda. Bununla beraber 2020 yılının başında Radyoaktif atık yakma işlemleri nihayetlenince bu tesislerin sökülmesi ve bertarafı öngörülüyor zira yakma proseslerine hizmet eden bu tesisler de yüksek oranda radyoaktivite barındırıyor.
Tüm bu radyoaktif temizlik ve atık bertarafı gibi işlemler için 2012 yılında Japon Hükümeti’nin izleyen 5 yıl için tsunami ve deprem bakım kalemi olarak ayırdığı bütçe ise 16 Milyar Dolar. Bu bütçe katı atık yakma ve radyoaktif bertarafında hizmet veren şirketlere yönelik ödemelerle yerel yönetimleri operasyona izin vermeleri için teşvik etmek amacıyla kullanılıyor. Örneğin Kuzey Kyushu eyaleti teşvik edilmesinin neticesinde kendi bölgesi içindeki atık yakım tesisinde iki yıl boyunca yılda 39 500 Ton katı atık yakımına olanak tanıyacağına söz vermiş, bu konuda yerel yönetim teşvik miktarını açıklanmazken aktivistler hükümet tarafından 53,7 Milyon Dolar’lıkcazip bir teklif yapıldığı görüşünde.
Radyaoktif atıklar geri dönüşümle yol ve inşaatta kullanılıyor!
Atık yakma tesislerinde yakılan radyoaktif katı atıkların inşaat ve yol yapım işlerinde kullanılması ekonomik açıdan oldukça karlı bulunduğu üzere toplumsal itirazlara rağmen bu Fukuşima’da da yönteme başvuruluyor. Mamafih, Balıkesir’de ve Aliağa’daki yol yapımında ağır metaller içeren atıkların kullanıldığı vakaları gözönüne alırsak, Türkiye’de bizler de kar ve rant sözkonusu olduğunda israfı sevmeyen şirketlerin neler yapabildiğine hiç yabancı değiliz(Türkiye’deki örnekler saymakla bitmez). Maalesef , zehirli malzemelerin atıl kalmaması ve maliyet yükü de olmadığı için araştırılmadıkça ne olduğu geçmişi anlaşılmayan bu maddelerin kullanılarak bulardn fayda sağlanması bizim sıklıkla şahit olduğumuz bir olay.
Fukuşima’da yaşanmış ve yaşanmakta olan bu vakalar, nükleer felaketin her nerede yaşanırsa yaşansın yüzyıllar boyunca kurtulmanın mümkün olmayacağını, bırakın inşaat ve işletim süreçlerini, temizlik ve bertaraf işlemlerinin de son derece zahmetli ve maliyetli olduğunu somut olarak ortaya koyuyor. Sizce de “akan ve kokan tüm bu süreçler“, dünyanın neresinde olursa olsun gerek nükleer gücü yaygınlaştırma çabasındaki iktidarların nasıl tavırlar içerisinde olacağına gerekse felaketle yaşamak zorunda bırakılan toplumların nelere maruz kalabileceğine dair yeterince fikir vermiyor mu?
Son notlar
[2] https://www.olympic.org/news/fukushima-to-host-baseball-and-softball-matches-at-the-olympic-games-tokyo-2020
[3] http://www.fukuleaks.org/web/?p=16374
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder