6 Ağustos 2015 , 70 yıl önce bugün saat 08:15’te , Amerika Birleşik Devletleri (ABD ), saldırı amaçlı ilk atom bombasını Japonya’nın Hiroşima kentine attı . Bombanın adı Küçük Oğlan
(Little Boy)’dı. Bombanın atılması için şehrin uyanması beklendi:
ocaklar yanmalıydı ki “Küçük Oğlan” daha fazla yaramazlık yapabilsin .
Bombanın isminden yaratılması arzulanmış olan kıyametin büyüklüğü tahmin
edilebiliyor. Nitekim izleyen günlerde bombanın etkileri Hiroşima’ya
akın eden Amerikalı bilim insanı ve araştırmacılar tarafından şöyle kayıtlara geçecekti: Bombanın düştüğü yerden 3 kilometre
çaplı bir daire içerisinde oluşan yüksek ısı, parlak ışık, alev rüzgarı
…Hiroşima’nın nüfusu bomba atılmadan saniyeler öncesinde 340 bindi , bombanın atılmasından 10 saniye sonra ise nüfus 140 bin
azaldı. Hiroşima’da yaşananlar tecrübe edenler tarafından “Bana
cehennemi sorarsanız , biz o gün onu yaşadık” şeklinde tarif ediliyor .
Parlak ışık aşırı sıcak insanların derilerini giysilerine yapıştırır ,
her birini balmumundan yapılmışçasına eritir. Bir tanık, gözünü elinde
taşıyan bir adam gördüğünü söyler , insanlar bilinçsizce sadece
yürüyordur . Hiroşima o an bir hortlaklar kenti gibidir.
Hiroşima’yı anlatan çizgifilmler, belgeseller bu konuda hayal
gücümüzü zorlamayı gerektirmiyor . Japon Ressam ve Barış Aktivisti Ikuo Hirayama Hiroşima’ya atom bombası atıldığı zaman 6
yaşındaydı . Öğretmeni ondan sabah ilk derse gelmeyip bir depoda
çalışmasını istediği için okulda değil yerin altında görece korumalı bir
yerdeydi . Bomba atıldıktan sonra ne olduğunu anlamak için dışarı
çıktığında her yerin yandığını gördü. Japonya’da temel mimari malzeme
ahşap olduğu için şehir kağıt gibi yanıyordu . Ikuo Hirayama bombadan
önce de resim yapardı , doğa resimleri , hayvan resimleri , kuş, böcek
resimleri… Bomba atıldıktan sonra aylar süren ateşli hastalığını yenip
ayağa kalkınca sadece çöl resimleri yapabilmekteydi…Hiroşima’dan sonra
kendini barışa adadı.Kaynaklar ABD’nin atom bombasını atmak üzere 3 şehir
üstünde tartıştığını , Kyoto’dan vazgeçerek Hiroşima ve Nagazaki’de
karar kılındığını söyler.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Hiroşima’ya
atom bombasını atması bir “savunma” biçiminden ziyade atom bombasının
etkilerini araştırmayı amaçlayan bir deneydir . Zira 4 ay öncesinde
Hiroşima ve Nagazaki’deki nüfusun kaçırılmaması, şehirden uzaklaşmaması
için şehrin saldırı hava sahasından çıkarılmış olmasını başka şekilde
izah etmek mümkün değil . ABD 3 gün sonra , Japonya ile Pasifik’teki
savaşın etmesini bahane göstererek bu kez geliştirdiği ikinci atom
bombasını atar . Yeni bombanın adı Şişman Adam (Fat man)’dır , bu da
“Küçük Oğlan” a göre daha yok edici bir silah geliştirildiğini
gösteriyor . 9 Ağustosta bomba atılmadan önce şehirdeki 240 bin olan nüfus o yılın sonunda 80 bin
azalır . Fakat bu hikayenin maalesef öncesi de var . Her üretimin nihai
kullanıcıya sunulmadan önce malzeme tedariki ve pilot çalışma veya
testler süreçlerini geçirdiği gibi atom bombasının saldırı amaçlı
atılmasının da gerisinde uzun bir çalışma yatıyor .
O çalışmanın adı Manhattan Projesi . Hitler’in nükleer silahlanma projesi yürüttüğü kaygılarıyla bilim insanlarının uranyum bombası yapmak için uğraş verdiği 1930’lardan bahsediyoruz. ABD Başkanı Truman’ın
önderliğinde başlatılan çalışmada “Şişman Adam” için yapılması gereken
test Los Alamos’ta New Meksiko Çölünde gerçekleştirilir. Tularosa köyü
Trinity adındaki denemenin yapıldığı noktadan sadece 30 kilometre
mesafededir , tarih 16 Temmuz 1945, saat sabah 05:30’dur.
Köyde deprem oldu sanılır parlak ışık görenler olmuştur . Önceden uyarı
almadıkları gibi sonradan da hiç bir yetkili uyarıda bulunmaz .
Köydekiler bombanın atıldığı yere eskisi gibi pikniğe gitmektedir ,
bilmeden oradaki taşı , kumu , hatta radyoaktif atıkları toplamışlardır.
Yıllar içersinde kanser vakaları, ölümler baş gösterir , her ailede
acıyla tecrübe edilmektedir. Bugün Los Alamos da hükümetinden hakkını , geri getiremeyecekleri olsa da acısının tanınmasını istiyor.
Keşke bu kadarla kalsaydı . Yazı uzuyor ama sözkonusu nükleer olunca konunun dallanıp budaklanmaması mümkün değil . 17 yıl önce Hiroşima’ya Kuzey Kutbuna yakın bir noktadan , Kanada’nın
kuzeyinden Deline Köyü’nde yaşayan Kanada yerlileri gelir ve atom
bombası mağdurlarını ziyaret eder . Neden mi ? Atom bombasının diğer bir
ifadeyle uranyum bombasının yapılmasında bilmeden katkıda
bulunmuşlardır , özür dilemek isterler .
“Biz kötü insanlar değiliz,
çalıştığımız maden ocağından çıkarılan uranyumun Hiroşima’da yüzbinlerce
insanı öldüreceğini bilmiyorduk” der, ağıtlar yakarlar.
Çünkü ABD’nin
Hiroşima’ya attığı Uranyum bombasının ham maddesi , hatta bir de radyum,
1942-1960 yılları arasında Deline Köyü yakınındaki Great Bear Gölü kıyısındaki Eldorado’da Port Radyum
maden ocağından bizzat kendileri , akrabaları ya da komşuları eliyle
çıkartılmıştır. İronik olmakla beraber yatırımcılar açısından radyum
kanser tedavisinde kullanıldığı için çok kıymetlidir , “altından
değerli”olarak tanımlanır .
Deline köylüleri ise ne çıkardıklarını
bile bilmeden ve hiç bir güvenlik , koruyucu ekipmanı
kullandırılmadan, sırasında sırtlarında uranyum çuvalını taşımak
suretiyle çalışmışlardır . Deline kabilesinden Kızılderili Sahtular arasında kanser sonucu ölümler baş göstererek Deline köyünün bütün yetişkin erkekleri ölmüş ve köyün adı “Dullar Köyü”
(village of widows) olarak anılmaya başlanmıştır . Maden ocağı ancak
1982 ‘de köylülerin hükümete şikayet ve bildirimleri neticesinde etrafa
daha fazla zarar vermemesi için kapatılmıştır. Belgesele de adını veren
1999 yapımı “Dulların Köyü” filmini buradan izleyebilirsiniz . https://www.youtube.com/watch?v=GSReqj1JX-c
Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombalarının atılmasının yanısıra dünyada bir çok ülke tarafından 2061 defa nükleer deneme yapıldı . 1954 yılında Barış için Atom Girişimi
kapsamında nükleer santrallerin kurulmasının önü açılarak uranyum ham
maddesinin çıkarılması ve kullanılması meşrulaştırıldı . Bu gün dünyada Fukuşima nükleer faciasından sonra Japonya’daki 54 nükleer santralin kapatılmasıyla şimdilik sadece 390 santral faaliyet gösterir durumda . Her ne kadar Avrupa’da sessiz sedasız bir nükleerden çıkış yaşanıyorsa da dünyada 500 000
adet atom bombası yetecek kadar uranyum işletiliyor ve kullanılıyor ,
dahası nükleer santrallerin atıkları da yeniden işleme tesislerinde
işlenmek suretiyle atom bombasının ham maddesi haline getirilebiliyor.
Savaş ekonomisinden vazgeçilmeyen dünyada bu yok edici silahlar için
pazar hazırlanıyor.
Bugün Nükleer santrallerin yol açabileceği
kazalardan , ham maddesinden ve atıklarından kurtulmanın tek yolu
nükleer santralleri topyekün reddetmektir. Yenilenebilir enerjilerin
daha ekonomik bile olduğu bir devirde eğer nükleer santrallere
başvuruluyorsa tek motivasyon kaynağı enerji değil nükleer
silahlanmadır.
Pınar Demircan
Bu yazı ilk olarak 06.08.2015 tarihinde Yeşil Gazete'de yayınlanmıştır.
Bağımsız araştırmacı, akademisyen. Nükleer santrallerin toplumsal, siyasi, ekonomik ve ekolojik boyutlarıyla tartışılmasını amaçlıyor. Bu doğrultuda bilim siyaset toplum, siyasal ekoloji ve politik sosyoloji alanlarında araştırma ve çalışmaları bulunuyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık
Refik Durbaş ’ın “Çırak aranıyor” adlı şiirinin [1] “ Gurbet ne yana düşer usta/sıla ne yana/ Hasret hep bana/ bana mı düşer usta? diz...
-
Küresel ısınmanın önlenmesi için ilki 1995 yılında gerçekleştirilen COP toplantılarının 28’incisine fosil yakıtlardan çıkışa dair somut ...
-
Sınıraşan etkileri haiz nükleer tehlike nedeniyle 'başkaları' için de kaygılanmak Espoo Sözleşmesi’yle aralanacak kapıdan komşu ül...
-
Bugüne kadar nükleer santrallerin fosil yakıt kullanmadığı için“ çevre dostu ” olduğu iddialarıyla, nükleer enerjinin “ yeşil enerji ” ol...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder