12 Temmuz 2017 Çarşamba

Kolektif emeğin ürünü Pamukova Burcu Evi 1 yaşına basarken…

Size ilk olarak yeryuzu-derneginde-ekokoy-heyecani/  haberimizle muştulamıştık Adapazarı’ndaki Burcu Evi’nin doğuşunu . Önümüzdeki günlerde 1 yaşını dolduracak olan alternatif yaşam alanı kuruluşundaki mantığı gelişiminde de sürdürüyor . Ben de Temmuz ayında açılan ve sizlere de saman-balyasi-ile-ekolojik-mimari-atolyesine-davetlisiniz/ haberimizle duyurduğumuz atölye sürecinde şehirdeki trafikten, gürültüden sıyrılıp yeşile kaçmak için gönüllü ırgatlığa soyunarak Burcu Evi’ni yakından tanıma fırsatı buldum. Bu yazı da bir taraftan doğanın ortasında kolektif emekle neler yapılabileceğini aktörlerden edindiğim bilgileri harmanlayarak sizlere aktarmanın bir aracısı diğer taraftan “ yaşanabilirlik ” kelimesinin anlamını dönüştürerek bunu doğallık kavramıyla birleştiren, artık her biri arkadaşım olan güzel insanlara da teşekkürün bir yolu.

 Burcu Evi Pamukova ’dan yaklaşık 7 kilometre mesafede , vardığımızda aracımızla önünden geçip gittiğimiz evler artık küçücük görünüyor. Bahçedeyiz tanışma faslı başlıyor , bir taraftan da akşam yemeği telaşı var , burnumuza nefis kokular geliyor , kulağımıza da şen kahkahalar …

1 yıl kadar önce inşaatına başlanıp 3 ayda kaba inşaatı tamamlanan ahşap, saman, kerpiç ve kum karışımıyla yapılan ev, artık gönüllüleri koynuna almış , çatı katı odaları ve eskiden evlerde “hayat” diye adlandırılan bölmesiyle yer esnekliği göstererek 10-15 kişiyi aynı anda barındırabilecek kadar  misafirperver. Tek eksiği var o da tuvalet zaten biz de “hamam” adı altında tuvalet , lavabo bölmesi inşaatı için oradayız , ertesi gün için saman balyaları dışarıda bizi bekliyor.

 Biraz soluklanıp ev ve buradaki yaşam hakkında sorular sormaya başlıyorum . “Yapılacak işleri planlarken kararları nasıl alıyorsunuz” ? Cevap “Hepimiz!” oluyor.


“Birbirimizi ikna ederek kararları alıyoruz diyor sizi birazdan tanıştıracağım Arzu . Orada bulunduğum süre içerisinde anlıyorum ki, Pamukova’daki Burcu Evi’ne geliş, sadece şehrin keşmekeşliğinden , trafiğinden gürültüsünden, suni beslenme ve yaşam biçimlerinden kaçmanın değil aynı zamanda mülkiyete ve hiyerarşiye dayalı insan ilişkilerinden kurtulma gayretinin bir neticesi. Atölye süresince 4 günde bir yaşanan sirkülasyona rağmen huzur ortamının temel dayanağı ise basit bir oryantasyonla yeni gelenlerle kalanların yatay ve etkin iletişim arayışı içinde olma becerisi.
Evin kuruluş hikayesinin aktörlerinden Emrah’ın anlattığına göre arazinin alınması ve evin inşaatı için alternatif yaşam peşindeki 17 kişi bir kooperatif kurarak bu süreci başlatmış . Pamukova’yı biraz da İstanbul’a yakın olduğu için tercih etmişler “Neticede herkesi İstanbul’a bağlayan bir iş hayatı var ” diyor bioteknoloji uzmanı Emrah Yelboğa , kendi işini kurduğu için izin almakta zorlanmadığını belirtiyor gülümseyerek. Önce  Ağaççılar köyünde bir ahşap ev kiralanmış bu süreçte de permakültür eğitimi alınmış, ardından Burcu Evi’nin inşasına başlanmış. Evin inşaatının ahşap mı kerpiç mi olması konusunda ortaklaşamayınca saman balyasında karar kılmışlar. Malzemeyi Pamukova’dan sağlayarak geçen seneki atölyede 3 aylık bir süre zarfında bugüne kadar farklı dönemlerde gelen 120 gönüllüyle birlikte inşaatı büyük ölçüde tamamlamışlar . Aslında hedefleri bir ev ile de sınırlı değil bir alternatif yaşam köyü kurmak , zaten buraya gelip çalışan gönüllülerin buradan ayrılması kolay olmuyor her biri kendisi için bir hayali cebine koyarak dönüyor şehre.


İstanbul’da metalurji mühendisi olarak çalışan Nazan Çildoğan da buradaki yaşama gönlünü kaptıranlardan “Komşu olmayı düşünüyorum” diyor. Bu esnada köyün diğer sakinleri aklıma geliyor. “Köyde yadırgandı mı buraya yerleşmeniz? “Köylüler, İstanbullular geldi ”şeklinde yaklaşmış mevzuya , merak etmişler” İnsan neden şehir hayatını bırakıp tarlaya , toprağa gelir ki? ” Sonra samimiyeti görüp burada gerçekten bir şey yapmak isteyen insanlar olduğunu görünce yardım etmişler , fikir alışverişleri olmuş aralarında. Beni en çok sevindiren bu vesileyle köylülerin güneş paneliyle tanışması oldu mesela. Fatma Teyze baklava tepsisiyle çıkıp gelmiş bir gün. Bizim orada bulunduğumuz süreç bayrama denk geldiği için torununu kapıp bayram ziyaretine gelenlerin gönüllülerle sohbet ettiklerini de gözlemledim. Gönüllüler demişken “Her gelen bir şey kattı” diyor Emrah . Gönüllülerle kurdukları ilişkiler onları uluslararası oluşumlarla ve alternatif yaşam deneyimleri olan insanlarla tanıştırmış : sosyal medya ve iletişim ağlarının katkısı yadsınamasa da gerçek bağın alternatif yaşam dostluğundan geçtiği aşikar. Evin artık bizi ağarlayabilen halindeki giderleri ise yok denecek kadar az zira evin enerji ihtiyacını ömrünü tamamlamış 2 adet 30-35 wattlık  araba akülü ikinci el bir güneş paneli karşılıyor ki, bu panel 1 ay önce takıldığı için şanslıyız. 10-15 kişiye ait bilgisayarlar , telefonlar şarj ediliyor , küçük elektrikli aletler çalıştırılıyor, evin aydınlatması sağlanıyor. Hatta bir de evin arkasında bidon varil parçalarından yaptıkları rüzgar gülü var, yakında ondan bile enerji üretecekler. Su deseniz Evin bağlı olduğu Kadıköy de bir HES tehlikesi altında ise de şimdilik doğal kaynağından sebil kullanılıyor, içme suyu ise başka bir su kaynağından temin ediliyor. Tuvalet olarak ise hamam inşaatı tamamlanana kadar dışarıda üzerinde ağaçlandırma yapılacak olan kazılmış çukur alan üzerine kurulmuş , o da doğal.
“Doğa kendini nasıl düzenliyorsa müdahalede bulunmadan ona uyum göstermeye çalışıyoruz” diyor Arzu.

Hakikaten öyle, bir taraftan yiyecek artıklarından kompost yapıyorlar diğer taraftan Hügelkültürüne * göre su hasatı yaparak sebze yetiştiriyorlar , bu şekilde yükseltilmiş bahçelerde yetiştirdikleri organik ürünlerle beslenmenin önemine inanıyorlar. Pamukova’nın   killi , adı üstünde pamuk gibi toprağı da işlerini pek zorlaştırmıyor . Alternatif yaşamla 1,5 yıl önce tanışan Arzu Tunçok İstanbul’da milyonlarca beyaz yakalıdan biri , Burcu Evi’nde topluluk oluşturma deneyimini önemsediğini anlatıyor. Ona göre  ekoköy oluşturma fikri ile yerel topluluklarda ve yatay oluşumlarda insan daha özgür olabilir ki o da bu sebeple de Burcu Evi’nde çok mutlu olduğunu ifade ediyor.


“Peki ekoköyde sen ne yaptın ?”dediğinizi duyar gibi oluyorum. Biz Fatoş ve Emre ile bol bol kazma kürek salladık, saman balyalarının içine atılacağı kil karışım için toprak çıkardık. Bu fotoğraf da cinsiyetçi işbölümü yapılmadığının ispatı olsun.

Pınar Demircan
Bu yazı ilk olarak 03.08.2015 tarihinde Yeşil Gazete'de yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

  Refik Durbaş ’ın “Çırak aranıyor” adlı şiirinin [1]   “ Gurbet ne yana düşer usta/sıla ne yana/ Hasret hep bana/ bana mı düşer usta?   diz...