Size ilk olarak yeryuzu-derneginde-ekokoy-heyecani/
haberimizle muştulamıştık Adapazarı’ndaki Burcu Evi’nin doğuşunu .
Önümüzdeki günlerde 1 yaşını dolduracak olan alternatif yaşam alanı
kuruluşundaki mantığı gelişiminde de sürdürüyor . Ben de Temmuz ayında
açılan ve sizlere de saman-balyasi-ile-ekolojik-mimari-atolyesine-davetlisiniz/ haberimizle
duyurduğumuz atölye sürecinde şehirdeki trafikten, gürültüden sıyrılıp
yeşile kaçmak için gönüllü ırgatlığa soyunarak Burcu Evi’ni yakından
tanıma fırsatı buldum. Bu yazı da bir taraftan doğanın ortasında
kolektif emekle neler yapılabileceğini aktörlerden edindiğim bilgileri
harmanlayarak sizlere aktarmanın bir aracısı diğer taraftan
“ yaşanabilirlik ” kelimesinin anlamını dönüştürerek bunu doğallık
kavramıyla birleştiren, artık her biri arkadaşım olan güzel insanlara da
teşekkürün bir yolu.
Burcu Evi Pamukova ’dan yaklaşık 7 kilometre mesafede , vardığımızda
aracımızla önünden geçip gittiğimiz evler artık küçücük görünüyor.
Bahçedeyiz tanışma faslı başlıyor , bir taraftan da akşam yemeği telaşı
var , burnumuza nefis kokular geliyor , kulağımıza da şen kahkahalar …
1 yıl kadar önce inşaatına başlanıp 3 ayda kaba inşaatı
tamamlanan ahşap, saman, kerpiç ve kum karışımıyla yapılan ev, artık
gönüllüleri koynuna almış , çatı katı odaları ve eskiden evlerde “hayat”
diye adlandırılan bölmesiyle yer esnekliği göstererek 10-15 kişiyi aynı
anda barındırabilecek kadar misafirperver. Tek eksiği var o da tuvalet
zaten biz de “hamam” adı altında tuvalet , lavabo bölmesi inşaatı için
oradayız , ertesi gün için saman balyaları dışarıda bizi bekliyor.
Biraz soluklanıp ev ve buradaki yaşam hakkında sorular sormaya başlıyorum
. “Yapılacak işleri planlarken kararları nasıl alıyorsunuz” ? Cevap
“Hepimiz!” oluyor.
“Birbirimizi ikna ederek kararları alıyoruz diyor sizi birazdan
tanıştıracağım Arzu . Orada bulunduğum süre içerisinde anlıyorum ki,
Pamukova’daki Burcu Evi’ne geliş, sadece şehrin keşmekeşliğinden ,
trafiğinden gürültüsünden, suni beslenme ve yaşam biçimlerinden kaçmanın
değil aynı zamanda mülkiyete ve hiyerarşiye dayalı insan ilişkilerinden
kurtulma gayretinin bir neticesi. Atölye süresince 4 günde bir yaşanan
sirkülasyona rağmen huzur ortamının temel dayanağı ise basit bir
oryantasyonla yeni gelenlerle kalanların yatay ve etkin iletişim arayışı
içinde olma becerisi.
Evin kuruluş hikayesinin aktörlerinden Emrah’ın anlattığına göre
arazinin alınması ve evin inşaatı için alternatif yaşam peşindeki 17
kişi bir kooperatif kurarak bu süreci başlatmış . Pamukova’yı biraz da
İstanbul’a yakın olduğu için tercih etmişler “Neticede herkesi
İstanbul’a bağlayan bir iş hayatı var ” diyor bioteknoloji uzmanı Emrah
Yelboğa , kendi işini kurduğu için izin almakta zorlanmadığını
belirtiyor gülümseyerek. Önce Ağaççılar köyünde bir ahşap ev kiralanmış
bu süreçte de permakültür eğitimi alınmış, ardından Burcu Evi’nin
inşasına başlanmış. Evin inşaatının ahşap mı kerpiç mi olması konusunda
ortaklaşamayınca saman balyasında karar kılmışlar. Malzemeyi
Pamukova’dan sağlayarak geçen seneki atölyede 3 aylık bir süre zarfında
bugüne kadar farklı dönemlerde gelen 120 gönüllüyle birlikte inşaatı
büyük ölçüde tamamlamışlar . Aslında hedefleri bir ev ile de sınırlı
değil bir alternatif yaşam köyü kurmak , zaten buraya gelip çalışan
gönüllülerin buradan ayrılması kolay olmuyor her biri kendisi için bir
hayali cebine koyarak dönüyor şehre.
İstanbul’da metalurji mühendisi olarak çalışan Nazan Çildoğan da
buradaki yaşama gönlünü kaptıranlardan “Komşu olmayı düşünüyorum” diyor.
Bu esnada köyün diğer sakinleri aklıma geliyor. “Köyde yadırgandı mı
buraya yerleşmeniz? “Köylüler, İstanbullular geldi ”şeklinde yaklaşmış
mevzuya , merak etmişler” İnsan neden şehir hayatını bırakıp tarlaya ,
toprağa gelir ki? ” Sonra samimiyeti görüp burada gerçekten bir şey
yapmak isteyen insanlar olduğunu görünce yardım etmişler , fikir
alışverişleri olmuş aralarında. Beni en çok sevindiren bu vesileyle
köylülerin güneş paneliyle tanışması oldu mesela. Fatma Teyze baklava
tepsisiyle çıkıp gelmiş bir gün. Bizim orada bulunduğumuz süreç bayrama
denk geldiği için torununu kapıp bayram ziyaretine gelenlerin
gönüllülerle sohbet ettiklerini de gözlemledim. Gönüllüler demişken “Her gelen bir şey kattı” diyor Emrah .
Gönüllülerle kurdukları ilişkiler onları uluslararası oluşumlarla ve
alternatif yaşam deneyimleri olan insanlarla tanıştırmış : sosyal medya
ve iletişim ağlarının katkısı yadsınamasa da gerçek bağın alternatif
yaşam dostluğundan geçtiği aşikar. Evin artık bizi ağarlayabilen
halindeki giderleri ise yok denecek kadar az zira evin enerji ihtiyacını
ömrünü tamamlamış 2 adet 30-35 wattlık araba akülü ikinci el bir güneş
paneli karşılıyor ki, bu panel 1 ay önce takıldığı için şanslıyız.
10-15 kişiye ait bilgisayarlar , telefonlar şarj ediliyor , küçük
elektrikli aletler çalıştırılıyor, evin aydınlatması sağlanıyor. Hatta
bir de evin arkasında bidon varil parçalarından yaptıkları rüzgar gülü
var, yakında ondan bile enerji üretecekler. Su deseniz Evin bağlı olduğu
Kadıköy de bir HES tehlikesi altında ise de şimdilik doğal kaynağından
sebil kullanılıyor, içme suyu ise başka bir su kaynağından temin
ediliyor. Tuvalet olarak ise hamam inşaatı tamamlanana kadar dışarıda
üzerinde ağaçlandırma yapılacak olan kazılmış çukur alan üzerine
kurulmuş , o da doğal.
“Doğa kendini nasıl düzenliyorsa müdahalede bulunmadan ona uyum göstermeye çalışıyoruz” diyor Arzu.
Hakikaten öyle, bir taraftan yiyecek artıklarından kompost yapıyorlar diğer taraftan Hügelkültürüne *
göre su hasatı yaparak sebze yetiştiriyorlar , bu şekilde yükseltilmiş
bahçelerde yetiştirdikleri organik ürünlerle beslenmenin önemine
inanıyorlar. Pamukova’nın killi , adı üstünde pamuk gibi toprağı da
işlerini pek zorlaştırmıyor . Alternatif yaşamla 1,5 yıl önce tanışan
Arzu Tunçok İstanbul’da milyonlarca beyaz yakalıdan biri , Burcu Evi’nde
topluluk
oluşturma deneyimini önemsediğini anlatıyor. Ona göre ekoköy oluşturma
fikri ile yerel topluluklarda ve yatay oluşumlarda insan daha özgür
olabilir ki o da bu sebeple de Burcu Evi’nde çok mutlu olduğunu ifade
ediyor.
“Peki ekoköyde sen ne yaptın ?”dediğinizi duyar gibi oluyorum. Biz
Fatoş ve Emre ile bol bol kazma kürek salladık, saman balyalarının içine
atılacağı kil karışım için toprak çıkardık. Bu fotoğraf da cinsiyetçi
işbölümü yapılmadığının ispatı olsun.
Pınar Demircan
Bu yazı ilk olarak 03.08.2015 tarihinde Yeşil Gazete'de yayınlanmıştır.
Bağımsız araştırmacı, akademisyen. Nükleer santrallerin toplumsal, siyasi, ekonomik ve ekolojik boyutlarıyla tartışılmasını amaçlıyor. Bu doğrultuda bilim siyaset toplum, siyasal ekoloji ve politik sosyoloji alanlarında araştırma ve çalışmaları bulunuyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık
Refik Durbaş ’ın “Çırak aranıyor” adlı şiirinin [1] “ Gurbet ne yana düşer usta/sıla ne yana/ Hasret hep bana/ bana mı düşer usta? diz...
-
Küresel ısınmanın önlenmesi için ilki 1995 yılında gerçekleştirilen COP toplantılarının 28’incisine fosil yakıtlardan çıkışa dair somut ...
-
Sınıraşan etkileri haiz nükleer tehlike nedeniyle 'başkaları' için de kaygılanmak Espoo Sözleşmesi’yle aralanacak kapıdan komşu ül...
-
Bugüne kadar nükleer santrallerin fosil yakıt kullanmadığı için“ çevre dostu ” olduğu iddialarıyla, nükleer enerjinin “ yeşil enerji ” ol...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder