Her yıl Dünya genelinde nükleer santrallerin üretimine, operasyonuna ve inşaat süreçlerine dair bilimsel araştırmalara dayanarak hazırlanan Dünya Nükleer Enerji Durum Raporu(WNISR),* 2016 yılına ait verilerle ve gelecek dönem projeksiyonlarıyla bu yıl Eylül ayında yayınlandı. Orjinaline şuradan ulaşabileceğiniz rapor, operasyonda olan nükleer reaktörlerin gerçek sayısının nükleer otoritelerce kabulüyle ve yenilenebilir enerjilerin engellenemeyen yükselişine dair yaptığı analizlerle dikkat çekiyor, geçen senelerde olduğu gibi bu sene de değerlendirmemizi paylaşıyoruz.
2011 yılında Fukuşima Nükleer Santrali’nde on hatta yüz yıllarca sürecek bir ekolojik yıkımı başlatan nükleer felaket toplumları hiç olmadığı kadar daha fazla nükleer santraller üzerine düşünmeye itti. Kendinden önceki nükleer felaketleri ve etkilerini de hatırlatarak nükleer santrallerin alt yapısal yetersizliklerine, uygunsuzluklarına, barındırdığı riski daha da arttıran operasyonel risklerin büyüklüğüne dikkat çekilmesine kapı araladı. Japonya, böyle bir süreç başladığı içindir ki coğrafi ve jeolojik niteliklerine hiç de uygun olmadığını keşfettiği tüm nükleer santrallerini bir yıl içinde devreden çıkardı;Dünya genelinde nükleer santrallerin güvenlik ve emniyet açıkları masaya yatırıldı; denetimler arttırıldı; başka ülkelerde de uygunsuzlukların tespit edilmesiyle bir çok reaktör kapatıldı. Dahası, Fukuşima gibi benzer bir felaketin müsebbibi olmayı göze alamayan bazı ülkeler nükleer santralleri programlarından çıkarmayı düşünmeye başladı ve bu kararlarını uygulamaya koydu. Nihayet dünya genelinde 446 olarak bilinen toplam reaktör sayısında ciddi bir düşme gerçekleşti. Halihazırda bu gün 31 ülkede toplam 403 reaktör operasyonda bulunuyor. Buna rağmen dünya genelinde nükleer santrallere istinaden bir otorite olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), Dünyadaki nükleer reaktör sayısını bir değişiklik olmamış gibi 446 olarak açıklamaya devam etti. Oysa Japonya’da Fukuşima Nükleer Felaketi’nin başlamasının ardından kapatılan reaktörlerden altı yıl içinde yalnızca Eylül 2013 , Ağustos 2015 ve 1 Temmuz 2017 de tarihlerinde devreye alınanlarla altı yıl sonra bugün Japonya’da bugün 5 reaktör (Sendai-1 and -2, Takahama-3 and -4, Ikata-3) faaliyette bulunuyor. Fukuşima Daichi ve Daini nükleer tesislerindeki 10 reaktör ve Monju Yeniden İşleme Tesisi tekrar açılmamak üzere kapatılmışken ve geriye kalanların tekrar devreye alınması ise deprem ve tsunamiye yönelik iyileştirmelerin tamamlanması açısından şüpheliyken rakamın güncellenmesi şarttı.
Rapor bir “ilk”i başardı!
Dünya genelinde nükleer santrallerin üretimine, operasyonuna ve inşaat süreçlerine dair veriler paylaşan Dünya Nükleer Enerji Durum Raporu, IAEA’nın beyanlarındaki eksiklikleri yıllardır açıkça ve eleştirel olarak ortaya koyuyor. Nihayet ilk kez geçen sene Dünya Nükleer Enerji Durumu Raporu ile birlikte yayınlanmış olan Dünya Nükleer Birliği(WNA)’nin hazırladığı Performans Raporu tarihte ilk defa nükleer santralleri “operasyonda olan” ve “operasyonda olmayan” şeklinde ikiye ayırmış oldu.
Bu güne dek IAEA’nın Japonyada dünadaki reaktörlerin %10 una tekabül eden 42 reaktörün devre dışı olduğu gerçeğini dünya nükleer istatistiklerine yansıtmaması nedeniyle endüstriler, kurumlar, enstitüler, hükümetler, çeşitli örgütler gerçeği yansıtmayan çarpıtılmış verileri kullandılar. Nitekim Akkuyu Bilirkişi İncelemesi’nin karar raporunda da Dünyadaki nükleer santrallerin sayısı yanlış beyan edilmiş olduğuna yazımızda dikkat çekmiştik. Fukuşima Nükleer Felaketi’nin ardından kapatılan nükleer reaktörlerin sayısı otoriteler tarafından sürekli gözardı edildiği için bizlere rakamların yanlışlığına vurgu yapmak düşmüştü . Neticede diyebiliriz ki, güncel veriler üzerinden hazırlanan Dünya Nükleer Enerji Raporu sayesinde nükleer otoriteleri de artık gerçeğe uygun rakamları telaffuz edecek.
Yenilenebilir enerjilerin önlenemez yükselişi!
Dünya Nükleer Enerji Durum Raporu’nun son yıllarda yaptığı diğer bir katkı ise yenilenebilir enerjilerin nükleer enerjiden elde edilen üretimle rekabet eder bir hale geldiğini somut olarak göstermesi. Buna göre, 2016 yılında nükleer santrallerden elde edilen elektrik üretimi 2476 Teravatsaatolurken dünya genelinde bu artışta rüzgar enerjisinin payı %16, güneş enerjisinden üretimin payı %30 nükleer enerjiden üretilenin payı ise %1,4 olmuş bulunuyor. Nükleerde sözkonusu bu %1,4’lük artışın nedeni ise Çin’in tek başına nükleer enerji yatırımlarına 25 Teravatlık yani %23’lük bir ilave yapmış olması. Tüm bu artış oranlarını ilave üretim miktarı ile ifade edersek: Nükleer enerji alanında toplam 35 Teravatsaatlikyapmış bulunuyor,buna mukabil rüzgar enerjisinde ise nükleerin 3.8 katı olmak üzere 132 Teravatlık bir artış, güneşte ise nükleer enerji üretim miktarının 2.2 katı olmak üzere 77 Teravatsaatlik bir artış meydana gelmiş bulunuyor. Raporda bu şekliyle yenilenebilir enerji üretimindeki artışın küresel enerji üretimine yapılan ilavelerin 62%’sine denk geldiği ifade edilirken yenilenebilir enerji kaynakları üzerine yapılan yatırımların Şili, Meksika, Fas, Birleşik Arab Emirlikleri ve ABD’de 30$’ın altına düşen rekor ihale fiyatlarıyla gerçekleştirildiği belirtiliyor. Tam da bu noktada 2030 yılında yaş haddinden kapatılması öngörülen 163 reaktörün kapasitede meydana getireceği 144,5 Gigavatlık düşüşün yenilenebilir enerjilerden kompanse edileceği düşünülebilir. Zira raporda 1997’den bugüne yenilenebilir enerjilerden elde edilen her yeni kilowatsaatlik üretimin nükleer enerjinin ürettiğinden 4 kat fazla olduğunun altı çizilmiş.
Esas neden Çin !
Bununla birlikte, nükleer enerji üretiminde başı çeken 5 ülke ABD, Rusya, Çin, Güney Kore ve Fransa ve bu ülkelerin 2016 yılında nükleer enerjiden ürettiği elektrik miktarı ise 2476 Teravatsaat olmak üzere dünyada nükleer enerjiden elde edilen elektriğin %70’ini oluşturuyor ki bu orana en çok katkıyı yapan ülke nükleer enerji üretiminde %23 artış gerçekleştiren Çin!
10 Yeni reaktör üretime başladı
Nükleer reaktörlerden elde edilen enerji miktarına ülke bazında bakıldığında 2016 yılında ise nükleer enerjiden elektrik üretiminin 15 ülkede arttığı görülüyordu. Bu rakam 2017 yılında 12 ülkede düşmüş , 4 ülkede ise aynı kalmış bulunuyor. Rapor, 2016 yılında Çin, Hindistan, Pakistan ve Rusya’da olmak üzere toplam 10 reaktörün üretime başladığını gösteriyor. Buna göre Çin 5 ünite devreye almış ve 2016 yılında nükler enerjiden ürettiği elektrik miktarını %20 arttırmış görünüyor. Ayrıca Hindistan’da (Kudankulam-2), Pakistan’da (Chasnupp-3), Rusya’da (Novovoronezh-2-1), Güney Kore’de (Shin-Kori-3) ve ABD’de (Watts Bar-2,43 yıl süren inşaattan sonra) 1’er reaktörün üretime başlatıldığı belirtiliyor. 2017’nin ilk yarısında ise biri Çin’de (Yangjiang) diğeri Pakistan’da (Çin tarafından kurulan Chasnupp-4)olan iki reaktörün faaliyete geçirildiği belirtiliyor.
3 reaktör devreden çıkarıldı
Diğer taraftan Rusya’daki Novovoronezh-3 ile ABD’deki Fort Calhoun-1 olmak üzere 2 reaktörün 2016 yılında kapatılmasına karar verilmiş bulunuluyor. 2017 yılında ise Dünyanın en eski reaktörlerden Güney Kore’deki (Kori-1, 40 yıllık operasyondan sonra) ve İsveç’teki (Oskarshamn-1, 46 yıl operasyondan sonra) kapatılmış bulunuyor.
Projelerde ertelemeler
Öte yandan Bangladeş, Mısır, Ürdün, Polonya, Suudi Arabistan ve Türkiye’deki İnşaat süreçlerinde bazı ertelemeler yapıldı. Örneğin Vietnam nükleer santral projesinden elektrik üretimi talebindeki düşüş, yüksek güvenlik gereksinimi ve yükselen inşaat maliyetleri nedeniyle vazgeçmiş bulunuyor.
Yaşlanan, ömrü uzatılan reaktörler
Rapora göre Çin dışında dünyada operasyonda olan nükleer santrallerin yaş ortalaması yükselmeye devam ediyor ve 2017’de 29,3’e ulaşmış durumda. 234 reaktörün 31 yıldır operasyonda olduğu, 64’ünün ise 41 yıldan uzun bir süredirçalıştırıldığı anlaşılıyor. ABD’de faaliyette olan 99 reaktörden 84’ünün lisansı bir reaktörün ömrü için biçilen 40 yıldan 60 yıla yani uzatılmışken Fransa bu konuda daha hassas yaklaşıyor ve reaktörlerinin ömrünü yalnızca ilave bir 10 yılla sınırlıyor ki tüm reaktörlerin ömrünün uzatılacağına dair bir garanti bulunmuyor. Öte yandan raporda 2025’e kadar enerji üretiminde nükleer enerjinin payını düşüreceğini ilan etmiş olan Fransa açısından yaşlanan reaktörlerin ömrünü uzatma girişimi nin politikasıyla ters de düşeceğine de dikkat çekilmiş.
Nükleerde finansal darboğaz!
Rapor, nükleer endüstrinin içinde bulunduğu krizi de değerlendirerek Nükleer santral inşat işlerinden dolayı yaşadığı kayıplarla adından söz edilen Nükleer Enerji Devi Toshiba’nın satın almış olduğu ABD menşeili Westinghouseiçin iflas duyurusunda bulunduğuna da yer vermiş. Benzer şekilde Areva’nın geçmiş 6 yıl içinde 12,3 Milyar Dolar kaybı olduğundan ve Fransız Hükümeti’nin 5,3 Milyar Dolarödeyerek bu açığı kapatmaya çalıştığına, bir yazımızdadeğerlendirdiğimiz gibi Areva’nın Cresuot Forgefabrikasındaki bu büyük kalite skadalının endüstriye olan güveni sarstığına da değiniyor.
Türkiye dosyasında İğneada!
Raporda gelecek dönem projelerine istinaden ülke dosyalarına yer verildiği üzere Türkiye’deki nükleer santral projeleri hakkında da bir değerlendirme yapılmış. Buna göre Türkiye’de kurulumu, dizaynı bakımından hükümetin farklı devletlerle anlaşarak kurma girişiminde bulunduğu üç nükleer santral projesinin olduğundan ve Türkiye’deki nükleer endüstri için yasal altyapıda ciddi eksiklikler bulunduğundan bahsediliyor. Bu bağlamda nükleer santralin teknolojisinin farklı ülkelerden gelecek olması gerek operasyon gerekse regülasyonlarda farklı ülke stratejilerinin uygulanmasından mütevellit karışıklıkların olabileceğine işaret ediliyor.
Öte yandan raporda Akkuyu NGS’den halihazırda kağıt üzeride anlaşılmış ve inşaat lisansını beklediğine, Sinop hakkında yer lisansının henüz alınmadığı bununla beraber Mitsubishi ve Areva ortaklığında üretilecek hiç denenmemiş olan reaktörlerin kurulmasının planlandığına değiniliyor. İlaveten raporda henüz ticari bir anlaşma yapılmamış dolayısıyla resmiyete dökülmemiş olsa da İğneada Nükleer Santral Projesi’nden de bahsediliyor: Proje için Çin Nükler Güç Teknoloji Şirketi ile Westinghouse ile imzalanacak 22 Milyar Dolarlık bir anlaşmanın öngörüldüğü fakat projenin önündeki engelin Westinghouse şirketinin içinde bulunduğu finansal darboğaz olduğu ifade edilmiş.
Raporun, Türkiye açısından nasıl okunabileceğine değinerek bu değerlendirmeyi toparlarsak, yetkililerin nükleer reaktör sayılarını ifade ederken bilgilerini güncellemeleri gerektiğini, aksi halde komik duruma düşebileceklerini söyleyebiliriz. Dünya genelinde nükleer enerjiden elektrik üretiminde artış olduğunu iddia edersek de bu oranda Çin’in belirleyici olduğunu fakat, aynı Çin’in yenilenebilir enerji yatırımlarını da arttırdığını kabul etmemiz gerekir. Son olarak Dünyadaki nükleer santrallerin yaşlandığını, bunların devreden çıkarılmasıyla nükleer saantrallerin sökümü gibi netameli ve riski devam eden süreçlerle uğraşılacağını öngörebilir hatta bir de batmak üzere olan nükleer şirketlerine niçin Türkiye’de projelerin verildiği üzerine sorular üretebiliriz.
*Her yıl yayımlanan Dünya Nükleer Endüstrisi Durum Raporu Paris’te uluslararası bağımsız enerji danışmanlığını icra eden Mycle Schneider’ın, ekibiyle birlikte 24 yıldırhazırlayıp dünya ile paylaştığı rapordur, adını veren yıldan bir önceki yılın verileri kullanılarak hazırlanır. Kısa adı World Nuclear Status Industry Report (WNSIR) olan rapor, mevcut nükleer tesislerin ve yeni kurulması planlanan potansiyel santrallerin durumu ve proje gelişimlerine dair bilgileri ve ek olarak meydana gelişleri itibariyle her yıl etkisi değişebilen 1986 Çernobil Nükleer Faciası ile 2011 yılında meydana gelen Fukuşima Nükleer Felaketinin sonuçlarına dadeğiniyor.
Pınar Demircan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder